top of page

FOLLOW ME:

  • Facebook Clean Grey
  • Twitter Clean Grey
  • Instagram Clean Grey

RECENT POSTS: 

Bir Darbedir, Kentsel Dönüşüm


Ne kadar acı ki, bizim dışımızda gelişen her şeye uyum sağlamak zorunda kalıyoruz. Bazen bu süreçler çok kolay bazense çok zor olabiliyor. Bir Kentsel Dönüşüm'dür ki İstanbul'u esir alıp bir yandan da zehir ediyor. Bitmeyen trafikler, inanılmaz iş aracı kazaları ve pisi pisine giden canlar, o gözümüzün bile tek bakışta alamadığı gökdelenler..

Rant uğruna mı, gerçekten tehlikeyi önlemek için mi tartışıla dursun. İçimi acıtan kısma geleyim, ben yoksa hiç susacak gibi değilim arkadaşlar.. Kepçeler adete betonlara değil de, anılarımıza vuruluyor.

O çocukluğumun geçtiği mahalleden eser yok şimdi, o bakkal amca, o esnaf yok artık hepsi kuş olup uçuverdiler. Tanımadığım onlarca yüz, asansörde bile kim bu dediğimiz insanlar beliriverdiler.

Hadi tüm bunlar bir süreç, değişim kabul edeceğiz de. 130 metrakare evlerin 60 metrekarelere kadar düşmesine ne demeli? Lüks uğruna verdiğimiz onca saçma kiralara? Ne zaman residence insanı olduk biz? Kime bu gösterişlerimiz ?

Huzurdan kastımız en fazla bahçeli evlerimizken, balkonu olmayan evlerde bulur olduk kendimizi. Cam bile belli bir derece açılıyor gerçekten vahim durumlar, "ama bak görüntüsü ne güzel binanın" lafıyla mı avutuyoruz kendimizi. Zaten İstanbul pahalı şehir ulaşıma tonla para, kiraya tonla para, o kısacık hatta çoğumuzun sadece uyumadan uyumaya kullandığı evlere onca para yazık be valla yazık bizlere. Mutlu da değil kimse, suratlar hep asık ve hep bir yere, bir şeye yetişme çabası içerisinde sürükleniyoruz milletçe. İnsanlar daha tahammülsüz, her an her yerde başımıza bir şey gelme olasılığının her dakika artıyor olması korkutucu.

Yeni yapılan evler kutu gibi, fiyatları ise füze gibi. Neymiş efendim yeniymiş, merkeziymiş mişmiş'te mışmış'mış. Eski top koşturulacak kadar büyük, balkonlu o eski ama huzurlu evleri, mahalleleri özledim. Bu şehirde yaşamıyoruz ki biz yaşıyormuş gibi yapıyoruz.

Hadi hafta sonu uzaklaşalım desek, iki sahil kenarına inip nefes alalım diye çıktığımız yolun trafiği daha baştan pes ettiriyor bizi. Yapılan yollarda yetmiyor hani. Çünkü bu şehre hala insan akını var, biz her ne kadar kaçmak istesekte gelmek isteyenlerde bu denli fazla canım İstanbul'a.

Ve gitgide beliriyor o cümle zihnimde "Ben bu şehirde Turist olmak istiyorum" evet doğduğumuz, büyüdüğümüz her yerde anısı olan bu şehirden kaçma isteğini günden güne arttırıyor her bir hücremde.

Yazın gittiğimiz ve dönmek istemediğimiz o Ege, Akdeniz pek güzel gözüküyor gözüme. " Yaşamak lüks değil de, yaşamak sadece ihtiyaçların kadardır" diyorum kendime. Yaşamımı sürdürebilecek kadar kazancım olsun, stresten, karmaşadan uzak olayım yeter. Düşünün daha yaşım 25 normalde bu hayaller 50'lerde yapılırdı. Hey gidi hey..

Emekliliği beklemeden kaçabilenler çok şanslı, fırsatı olanda hiç vakit kaybedip, ömründen eksiltmesin. Gitsin başka yere ve gerçekten yaşasın, yaşamanın anlamını anlasın istiyorum.

Meşhur sözle bu hislerimi sonlandırıyorum.. "Ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin." gidebilene saygılar, kalana geçmiş olsunlar.. Elbet birgün bende gideceğim buralardan, oh be diyeceğim geç bile kaldım ama sonunda yaptım.

Zaten malk-mülkte götürülmüyor diğer tarafa hatırlasak ya.


bottom of page